yürüdüğüm her hava
yokluğun zebanisi sanki
atıyorlar beni gölgesizliğin
buzdan cehennemine
dokunulmuş deri ordularım
ısınmasız sürtünüyor zırhıma
ve yağmur
üşütüyor, dönerken yurduna.
adımlarım artıyorken ayaklarımdan
nefesim azalıyor avuçlarımda
bir -kayıp gidiyor ellerimden- ömür
-bir ömür-
ellerine doluyor.
pusulama perde çeken sisi içinde yerin şiirimi uyutan soğuğunda havanın sönmüş güneşini göğün patlatabilmek için yeniden biliyorum, iz sürmeliyim. peki, ey iz söyle! hangi ayakların altındasın?
biz insanlar elbet biliriz bahar yağmurlarının ne kadar nazlı ve istek dolu olduğunu serin ikindilerde kanamayız seyretmeğe toprağa ve hayata emeklerken onu çünkü bir son vardır hayalimizde bir son, yani bir çocuk, bir yaz yani çünkü tanınmıştır medfun baharlarda hepsi tanınmıştır budanmış ağaçlar acı dolu filizlerinden tanınmıştır kavaklar vahşi hışırtılarından tanınmıştır çiçek doğuran dallar hüzünlerinden tanınmıştır kargalar ve çocuklar umursamaz seslerinden.
peki neden bu fettan manzaraya karşı gözyaşlarım kirpiklerimden içime akan o yağmur neden kendi yokluğumla yüklü kalbime meyyal o müsekkin nehir neden çağlamıyor, menderesler çiziyor adımlarımla bestelediğim mütereddit gölgem neden vebadan kaçar gibi kaçıyor soluğunu işittiğim o ahu neden yalnız beynimin kıvrımlarında gizli ve neden cevapsız bunca soru neden?
kendimden başka eksiğim yok diyen praglı deli behemahal şuna da cevap vermeli ama neden?
Bakmak ve görmek cesaret ister. Hele
ki insan, kendine nazar etmeye yeltendiyse. Cesaret ister çünkü pencereden
görünen fettan manzara her ne kadar baş döndürücü güzellikte olsa da pencereyi
açıp gözlerini şöyle bir içeride gezdirmeye kalktığında insan, ürkütücü
karanlıklarla, vahşi seslerle her an karşılaşabilir. Bu meselenin bir yüzü.
Diğer yüzündeyse insana bu
pencereyi açtıracak itkinin ne olabileceği meselesi var. Pencerelerin benim
zihnimde imledikleri ilk duygu hasret(özlem) duygusudur. Değil mi ki bir
filmde, bir tabloda yahut gerçek hayatın tam göbeğinde pencerelerden uzaklara dalmış birini görürüm, hemen hasretin pıtraklı yollarını adımlayan birisi olduğu kanaatine
varırım o kişinin. Kim bilir, zihni nice iç ısıtıcı hatıranın en ufak
kırıntılarını ararken gözleri yokluğun soğuk ikliminde ne mesafeler kat
etmektedir… Rahatlıkla, böyle bir insanın konuşlandığı mekanda yerini
yadırgayıp yahut daralıp ‘pencere açma isteği’ ile hareket ettiğini
söyleyebiliriz.
Buna da eyvallah. Kişi bir
nesneden ayrı düşmüş ve özleme gark olmuşken cesaretle hareket edip,
hatıralarının sıcaklığını en soğuk, en küflü ve kapkaranlık dehlizlerde dahi arayabilir.
Peki kaybettikleri böyle bir nesne olmaksızın hasrete boğulmuşlara ne demeli? Şairin ifadesiyle kendinin ücrasında yaşayanlar yani…
Diyebilirim ki kişinin en büyük
yitiği kendisidir. “Kendini hiç
özlemiyor musun” diye soran bilge elbet haklı, hem de nasıl, diye cevaplıyorum
bu soruyu her duyuşumda. Sadece dünyada olmayı değil var-oluşumuzu da yadırgar
bir hale getiriyor bu duygu bizi.
Diyeceğim o ki, gelmiş bulundum
bu dünyaya. Hem de Adem gibi arayacağım bir Havva olmadan, varsa da bilmeden,
yalnız. Ve ayrı düştüm kendimden ve hasretim
elbet kendime…
(Bu parça asıl eser sahibi Seyyan Hanım'ın taş plak kaydından da dinlenmelidir.)
şimdi dağlar kıvranır sıra sıra kavradıkları hüzünle ayaksanmamış kıvrımlarında utanır dağlar gözlerinden kalan izle
gözlerin diyorum etekleri orman bir yanardağ olmalı -ben şuracıkta siyah nur o ormanda ağaç ben- dağ yakan gözlerin
bu şiir bu pastoral bu çağda aşk! -şu kafeste ben- bu çok şaşılacak bu vebalılar yani hepimiz dinleyeceğiz saçlarından hangi makam üzre güldüğünü şimdi.
21.X.14-Maraş
(Uzun süre bulamamıştım bu şiiri, yitiğimdi. Bugün ansızın karşıma çıkıverdi..)
hayat nedir diye sorulsa yeşil bir koridordur derdim çocukken şimdi ona dair bildiklerim saniye sürmez çakmak sesi elinden tutamadığım gölge ve akrep ve yelkovanın arasındaki karadelik -lerden başka nedir, derim.
kelimelerim bayat ve küflü biliyorum ellerim ve kalemim tozlu, bunu da ama içimden geçen tren hem çok çelik hem çok dakik bundan olsa gerek adım bin yıllarca cesedi kan kokacaklar listesine eklensin istedim istedimse!
uzakı öğrenmiştim şairden peki yakın hep bir önceki adımda gördüğüm medcezirde kaybolan o kumdan kelime olmayan kalbimde hissettiğim hayalet ağrı tek hecenin şerhi ciltlerce memat ‘görmek yakınlık ister’ bu olmalı gördüklerim işte! 17.XI.2016 - Göksun